Yaşam deneyimimizi dualite üzerinden anlamlandırabiliyoruz. Bütün ve tek bir şey yok; her şey biraz eksik ve zıttıyla bir arada algılanabiliyor. Gün geceyle, sıcak soğukla ayrışıyor ve bu ayrışanlar bir arada ve dengeli olunca ahenk yakalanabiliyor. Bu zıtlıklar, çağrıştırdığı sıfatlar nedeniyle eril ve dişil olarak adlandırılıyor. Dişil, yoktan var edebiliyor, gözetip bakım veriyor, sabit ve korunaklı bir şekilde muhafaza ediyor, dingin ve sağduyulu bir bakış açısıyla bitmesi gerekeni bitirebiliyor. Eril, inşa edip büyütüyor, gerekirse çatışarak genişletiyor, hızlandırıp çoğaltıyor, sistemler kuruyor. Yaratılmamış bir şeyi büyütemezsiniz; yarattığınızı savunmazsanız yiter gider.
Konumuz kadın ve erkek değil; dişil ve eril kelimeleri cinsiyet çağrıştırıyorsa uzak doğunun kullandığı terminolojiyle Yin ve Yang terimleri ile de düşünebiliriz. Bir erkek dişil-yin yönünü kullanarak o ana kadar hiç düşünülmemiş bir şey icat edebilir; bir kadın eril-yang yönünü ile tasarladığı şeyi somut hale getirebilir.
Tasarlamak, dişil; inşa etmek, eril bir eylem. Ülkemizin bugünkü yapılaşma stratejisine baktığımızda tasarlanmadan inşa etmek konusundaki agresif yaklaşımımızı fark etmek zor olmayacaktır. Çok kıymetli olan “yapabilme kapasitesi” sağlıksız artış gösterdiğinde geleceğin kaynaklarından çalan yıkıcı bir hal alıyor. Hayatın her alanında olduğu gibi inşaat sektöründe de denge gerekiyor.
Doğurmak kadın ile ilişkilendirilse de bir kitap yazmak, bir fikir bulmak ve bir yapı tasarlamak da dişil bir yoktan var etme eylemidir. Olmayan bir şeyi var edecek kişi bunu doğru yer ve doğru zamanda önemser. Ürettiğinin hayatta kalabilmesi için içine doğduğu yer ile uyumlu olması gerektiğini bilir. . Bir projenin ön hazırlığının ve çevre analizinin yapılması bu konuda güzel bir örnektir. Tek tip yapılar bu yüzden tehlikelidir; bir yerde iyi sonuç vermiş bir yapı farklı bir lokasyonda hüsran yaratabilir.
Silkworm Sanctuary
Silkworm Sanctuary, Meksika’da eğimli ve sert bir toprak yapısına sahip bir konumda, arazinin ve kullanıcıların ihtiyaçlarına göre kurgulanmış, çevresi ile uyumlu bir yapı örneği diyebiliriz. Arazinin yüksek eğimi ile savaşmak, doğayı terbiye etmeye çalışmak yerine eğim bir avantaj olarak kullanılmış. Eğimin yönlendirmelerine göre hacimler konumlandırılmış, akışkan ve saygılı bir üslupla doğayla yarışmadan işlevsel bir yapı oluşturulmuş.
Burj Halifa
Eril, hakimiyetini göstermek ister ve rekabet eder; “en” sıfatı çok kullanılır. Günümüzde en yüksek gökdeleni yapmak, en büyük havalimanına sahip olmak güç sahibi, muktedir olmak olarak gösteriliyor. Bu sınırları zorlayan yapıların talepleri karşılayabilmek için çeşitli mühendislik alanları inovasyona zorlanıyor ve teknik gelişmeler de ortaya çıkıyor. Burj Halife 828 uzunluğunda dünyanın en yüksek binası olarak bunu yapma gücüne sahip Birleşik Arap Emirlikleri’nin gurur kaynağı. Yaşayan ve yazları ortalama 42 derece hava sıcaklığı olan bir şehrin içinde imal edilmesi gereken bu zorlu binanın yapım aşamasını Richard Hammond ile Dev Yapılar serisinin 7. Bölümünde izleyebilirsiniz.
Tainan Spring – MVRDV
Büyük şehirlerimizde toprak çok pahalı olduğu için kamusal alan değil, bireysel mülkiyet yaygın görülür; sahip olmak eril bir yaklaşımdır. Online alışverişin artması ile işlevsizleşen eski AVM’nin kaldırılıp otopark katlarının havuzlu bir peyzaja dönüştürüldüğü Tayvan’daki park projesi ise halkın bir araya gelmesini sağlayan dişil bir yaklaşım örneği olarak gösterilebilir. Renovasyonu 2020’de tamamlanan alanın yeşillendirilmesinde kullanılan bitkilerin 2 ila 5 sene içinde yetişkin hale geleceği bilgisi verilmiş.
İstanbul Havalimanı
Eril yaklaşımın öne çıkan yanlarından biri de “hızlı” olmasıdır. 1 milyon metrekarenin üzerindeki İstanbul Yeni Havalimanı, 42 ay gibi imkansız bir sürede tamamlanmış, “yapabilir olmaya muktedir” olunduğunu gösteren eril bir projedir. Bir an önce sonuca gitmeyi hedefleyen eril tutumda deneme-yanılma ve öğrenmeye yer yoktur; zaten işe yaradığı kanıtlanmış teknikler ile süreç yönetilir.
Oslo Opera Binası
“Bir araya getirmek” dişil bir özelliktir. Mekanlar, faaliyetleri birbirinden ayırmak için tasarlanıyor olsa da Oslo Opera Binası örneğinde görebileceğimiz gibi yapı birincil fonksiyonunun dışında sosyal bir toplanma alanı haline gelebilir. Binanın dalgalara direnen değil, dalgaların gel-git hareketinin bir kumsaldaki gibi izlenebileceği uyumlu bir tavrı vardır. Liman gölgesinde yaşayanların deniz ile temas ve seyir ilişkisini kuran bina, yeni bir sosyal alışkanlık yaratmıştır.
Her alanda olduğu gibi, eril-dişil dengenin gözetilmesi halinde doğa ve toplumla uyumlu yapıların yenilikçi, çevre dostu teknolojiler ve kaynakların adaletli-sürdürülebilir kullanımı ile insani değerlerimizi ve özelliklerimizi yüceltecek kurgularla yapılaşma stratejilerinin oluşturulması medeniyet geliştirme için önemli bir eşiktir. Şu an için inşaat sektöründe eril ve tek yönlü bir tutum sergilense de sadece bugünü değil, tüm zamanları gözeterek eşit ve denk adımlarla yürümek, ilerleme için mecburidir.
Burcu Atalay Sarıahmetoğlu
Arya Kadın Yatırım Platformu Challenge Club üyesi Burcu Atalay Sarıahmetoğlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde mimarlık eğitimini tamamlamıştır. Yüksek sirkülasyonlu/büyük metrajlı projelerde Dizayn Koordinasyon Mimarı olarak uzmanlaşmış ve hala bu alanda görev yapmaktadır. Mimarlığı, kadın liderliğinde, insan ve çevreyi gözeterek bir dönüşüm aracı olarak kullanmayı hedeflemektedir.
Üyemizin Linkedin hesabına buradan ulaşabilirsiniz.