Her birimizin anlatacağı bir hikâye, dünyaya duyuracağı bir ses, kendisine, ailesine toplumuna sağlayacağı bir katkı var. Başımızı önümüze eğip sadece bildiğimiz işi yaparak, koşulların iyileşmesini bekleyerek gerçekleşmesini istediğimiz değişimin öznesi olmamız çok zor. Harekete geçin!
Bir kadın olarak kendi işinizin patronu olmak kulağınıza nasıl geliyor? Çalıştığınız kurumda hak ettiğiniz ücreti veya terfii almak mı istiyorsunuz? Uğraştığınız işte yeterince değer görmediğiniz kanısında mısınız? Yepyeni, farklı fikirleriniz var fakat bunları hayata geçirmek için gerekli cesareti, kaynağı, moral ve motivasyonu bir türlü bulamıyor musunuz? Bir süredir çalışmıyor, iş hayatına geri dönmek istiyor ama ekonomik zorluklar, pandemi ve teknolojideki hızlı değişim derken nereden başlayacağınızı bilemiyor musunuz? Kurduğunuz işi sağlıklı bir şekilde büyütmek istiyor ama her şeye yetişemiyor musunuz? Artık kariyerinizde yeni bir şeyler mi denemek istiyorsunuz?
Bu yazımda size kariyerinizde kontrolü ele almanız, krizlere dayanıklı bir kariyere sahip olup bilgi ve tecrübenizi kullanarak farklı gelir kanallarını beş başlıkta nasıl oluşturabileceğinizi anlatacağım. Elma Yayınevi’nden Mart ayı sonunda çıkacak olan, üç yıllık bir çalışmanın sonunda tamamladığım Şimdi Senin Zamanın | Kariyerini Dönüştürmek İsteyenlere Öğrenilmiş Dersler Kitabı’nın da mikro özetini sunmuş olacağım.
Global insan kaynakları kuruluşu Mercer’in yayınladığı Kadınlar İş Dünyasında Parladıkça Türkiye 2020 raporuna göre dünya geneline oranla Türkiye’deki kurumlar, kadınları işe alma, terfi ettirme ve elinde tutma yetenekleri konusunda iyimserler. Ancak bu rapor sınırlı sayıda kurumdan derlenen verilere dayanıyor ve bunların yarısından fazlası da uluslararası firma. Raporun verdiği iyimserliği benimserken bunu akılda tutmamızda yarar var. Türkiye’de yetenek akışındaki eşit(siz)lik göz önüne alındığında, bu iyimserlik düzeyine ulaşmak için hâlâ ciddi bir savaşım vermek gerektiği çok açık. Ülkedeki kadınlar için işe giriş, kariyerde gelişim ve personel değişim oranlarının genel olarak erkeklerinkinden daha kötü durumda olmasından daha vahim olan ise bence, bu durumun çoğu kadın tarafından da “normal” görülmesi.
Oysa nüfusun yarısı kadın. Kadınların üretim ve iş hayatında hak ettikleri konuma gelmesi hem kendisi, ailesi, çevresi ve hem de toplumun refahı açısından çok önemli. Bu açıdan şirketlerin, çok uluslu kurumların ve politikacıların iş yaşamında cinsiyet eşitsizliğinin önüne geçmek için çabalarını görmek istiyoruz. Biz kadınlar da kendi hayatımızı istediğimiz gibi kurgulamak, topluma faydalı olmak için hızla aksiyona geçmeli ve bu süreçte birbirimize destek olmalıyız. Buna yürekten inanıyorum. Türkiye’de ve dünyada pek çok platform, network, girişim ve sivil toplum kuruluşu (STK) kadınların ortak meseleleri hakkında çok önemli çalışmalar yürütüyor. Herkes elinden geldiğince “kadın kadının kurdudur” söyleminin tarih olması, “kadın kadının yurdudur” yaklaşımının ve kız kardeşliğin büyümesi için çabalıyor. Her birimizin anlatacağı bir hikâye, dünyaya duyuracağı bir ses, kendisine, ailesine toplumuna sağlayacağı bir katkı var. Başımızı önümüze eğip sadece bildiğimiz işi yaparak gerçekleşmesini istediğimiz değişimin öznesi olmamız çok zor. Nelerin değişmesini istediğimiz ise malum:
Farklılığımızı, renklerimizi ve yapabileceklerimizi duyurmak, kalabalıkta fark edilmek, istediğimiz işi alabilmek, yapabilmek, önemli toplantılara, projelere davet edilmek, sesimizi duyurabilmek, hak ettiğimiz ücreti kazanmak, hayati kararların verildiği masalarda kendimize yer bulmak…
O halde her şeyden öte hak ettiğiniz değeri önce kendinize verin.
En ünlü üniversitelerin ve araştırma kuruluşlarının saptadığı temel mesele, iş yaşamında kadınların özgüvenlerinin yetersizliği… 2011 yılında İngiltere’deki Liderlik ve Yönetim Enstitüsü bir anket yaparak yöneticilere çalıştıkları alanda kendilerine ne kadar güvendiklerini sorar. Anketi cevaplayan kadınların yarısının kariyeri ve iş performansı konusunda şüphe duyduğu saptanır. Erkeklerde bu oran üçte birden azdır.
Başka bir çalışma, Carnegie Mellon Üniversitesinden ekonomi profesörü, Women Don’t Ask kitabının yazarı Linda Babcock’un, maaş pazarlığı davranışları hakkında yaptığı araştırmada erkeklerin maaşlarına ilişkin pazarlığı, kadınlara kıyasla dört kat daha yüksek bir seviyeden başlattıklarını. Maaşlarını müzakere ederken kadınların erkeklere kıyasla %30 daha düşük bir maaş talep ettiğini ortaya koyuyor.
Alliance Manchester Business School hocalarından Profesör Marilyn Davidson yedi yıl boyunca mezun olacak öğrencilerine aynı soruyu sorduğu bir anket düzenler: “Önümüzdeki 5 yıl içinde ne kadar kazanmayı hak edeceğinizi düşünüyorsunuz?” Sonuçlar ilginç: Erkekler ortalama 80 bin dolar kazanmayı hak edeceklerini ifade ederken, kadınlarda bu rakam %20 daha az, 64 bin dolar. Profesör Davidson, bunun kendine güven eksikliğinden kaynaklandığı sonucuna varıyor. Bir diğer araştırmaya göre, erkekler bir iş ilanında belirtilen sorumlulukların %60’ını karşılıyorlarsa o işe başvurmakta bir sakınca görmüyor. Kadınlar ise belirtilen iş tanımını eğer ancak %100 karşılayacaklarına ikna olurlarsa başvuruyorlar. Kadınlar ancak mükemmel hissettiklerinde kendilerine güven duyuyor ve harekete geçiyorlar.
Networking hayat kurtarır!
Bu yetersizlikle baş etme yollarından biri olarak kadınlar arasındaki dayanışma ağlarının ne kadar kıymetli olduğu malum. Evet, networking çok önemli bir olgu ancak doğru yapabilmek için iletişim sanatının inceliklerini bilmeli, yeni ağlar geliştirmek için gerekli zaman ve çabayı harcamalısınız. Hep kendinizi iyi hissettiğiniz gruplardan çıkıp sizi hedeflerinize ulaştıracak kişilerle, gruplarla tanışmaya odaklanın. Benim hep söylediğim üzere, ağlara takılmayın, ağ geliştirin. Etki alanınız artarken, birliktelik gücünden faydalanın.
Zihin Blokajlarını Aşın, Kişisel Markanıza Önem Verin
Kişisel marka üzerine konuşmalarımızda bazı kişilerden “Hakikaten biraz ihmal ettim, ağırlık ve önem vermemiz lazım ama nereden başlayacağımı bilmiyorum” sözünü çok duyuyorum. Bununla birlikte genellikle karşılaştığım iki blokaj var. Bunlardan ilki “Kendi kendini pazarlıyor olmak, biraz tuhaf geliyor, hatta ayıp buluyorum” ikincisi de “Dikkate değer, öne çıkarabileceğim bir özelliğim yok. Ben ön planda olmaktan çekiniyorum. Görünür olmak ürkütüyor, elim ayağıma dolaşıyor, konuşma teklifi geldiğinde.”
Hep inandığım ve savunduğum bir şey var; kendinizi görünür kılmak, tanınmanıza katkı sağlar, sizinle çalışmayı kolaylaştırır, evet. Bunun yanı sıra kendi kişisel markanız kadar birlikte çalıştığınız kurumun da değerini yükseltir, istediğiniz kariyer geçişlerini daha güvenle yaparsınız.
Akıl Akıldan Üstündür
Hayatınıza yön verirken, bir değişim kararı alırken veya bazılarımızın yaptığı gibi köprüleri atıp sil baştan başlarken, hep bir endişe taşıyacaksınız içinizde: Acaba doğru kararı veriyor muyum? Seçtiğim yol akılcı mı? Bir hamleyi yaparken zamanlamam yerinde mi? Emin olmak için bir bilene danışmak gerekir. Kendi kişisel danışma kurulunuzu oluşturun. Nasıl şirketler bu fonksiyonu, kritik anlarda fikir almak, kendilerine gereken zamanda kapılar açacak, konularında uzman kişilerden oluşturuyorsa, bu fonksiyonu kendinize adapte edin.
Kendinize yaptığınız yatırım getirisi en yüksek yatırımdır!
Burada getiriyi salt maddi kazanım olarak düşünmeyin. Sahip olduğunuz güven, geliştirdiğiniz yetkinlikler, değişime hızlı adapte olma becerinizi geliştirdikçe maddi olmayan kazanımların sunduğu güven ve sağladığı güç paha biçilemez. Krizlere dayanıklı bir kariyer, mutlu bir iş yaşamı için size önerim: Kendinize yatırım yapın! Sürekli…
Geçenlerde dinlediğim Yuval Noah Harari’nin konuşmacı olduğu bir podcastte, teknolojideki hızlı gelişmelerin, sürekli adapte olmamız gereken yeni uygulamaların ve yoğun bilgi akışının kişileri geride kalmak endişesi yarattığı, büyük stres yarattığından bahsediliyordu. Sürekli öğrenmenin, meraklı olmanın, yetkinliklerimizi ve becerilerimizi güçlendirmenin hızla değişen dünyada hayatta kalmak için çok kritik olduğu konuşuluyordu.
Harekete geçin
Küçük veya büyük, edindiğiniz her başarıya sahip çıkın ve kutlayın. Her zaman sizden daha iyi okullarda okumuş, daha iyi eğitim almış, daha büyük bütçeler yönetmiş, daha güzel, daha fit veya daha geniş maddi imkanlara sahip,…listeyi uzatabiliriz, insanlar olacak. Rakiplerinizden öğrenerek, kendini geliştirmeye, hizmetinizi veya ürününüzü mükemmelleştirmeye odaklanmak size zaman kazandırır. Herkesin bir zamanı ve geçmişi var. Hayran olduğunuz, kendinizi kıyasladığınız kişilerin bulundukları noktaya nasıl geldiklerini bilemeyebilirsiniz ancak sürekli başkalarıyla kendilerini kıyaslarak zaman kaybetmediklerine eminim.
Hep daha iyisi olabilir, bundan daha iyisini yapabilirim… Zamanla öğreniyor insan, tecrübeleri birikip, özgüveni geliştikçe yanlış cümle kurmanın da bir soruya yeterince etkili cevap verememenin de kötü bir şey olmadığını, bir sonrakinde daha iyisini yapabileceğini, hata yaptıkça, başarısız oldukça daha başka ve yeni fırsatları geliştirdiğini önemli olanın pes etmemek, hep hareket halinde olmak, aslolanın tozunu silkeleyip yola devam etmek olduğunu…
Arzu Tekir
Arya Kadın Yatırım Platformu Kurumsal İletişim Direktörü ve Challenge Club üyesi, olumlu bir değişim yaratmak için şehirlerin ve organizasyonların liderleriyle birlikte çalışan bir iş stratejisti. Tekir, stratejik planlama, iş geliştirme, stratejik ortaklık geliştirme ve büyük ölçekli kamu ve özel sektör projeleri için milyonlarca dolarlık fon sağlama konusunda on sekiz yıllık iş tecrübesine sahiptir. İyi bir gelecek ve krizlere dayanıklı bir kariyer nasıl oluşturulur, stratejik ortaklıklar, uluslararası iş geliştirme, iş stratejileri uzmanlıklarından bazılarıdır. Linkedin profilinde buradan ulaşabilirsiniz.
*Bu makale ilk olarak Dünya Gazetesi’nde yayımlanmıştır.