TOPLUMSAL BİR MESELE: TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ

Son zamanlarda ülke olarak duyduğumuz tüm haberlerden kanımız dondu.

Şiddet, taciz, tecavüz… Dünyanın bilinen en kötü kelimeleri günlük yaşantımızın bir parçası haline geldi.

Her birimiz farklı yollardan dile getirmeye çalıştık yaşadığımız duyguları. Yolumuzu bulamadık, nereye gideceğimizi bilemedik, gitsek bir yol bulunur mu bilemedik. Sadece bir tepki verdik, veriyoruz da gücümüz yettiğince.

Küçükten büyüğe tüm şirketlerin konuştuğu ve farkındalık artırmak üzere çalışmalar yürüttüğü “toplumsal cinsiyet eşitliği” nerede ve ne zaman başlayacak?

Yaşanan tüm bu olumsuzlukları dil, din, ırk, mezhep, cinsiyet meselesi haline getirmeden nasıl TOPLUMSAL BİR MESELE haline getirebileceğiz?

Şortlu kadın, Müslüman, gece sokakta yürüyen kadın, LGBT+ birey, sol görüşlü, sağ görüşlü, Hristiyan, ses çıkarmayan erkek, adam gibi adam demeden sadece bir İNSAN olarak ne zaman değerlendirebileceğiz kendimizi ve içinde yaşadığımız toplumu?

Her şeyden önce bir “anne”, bir “kadın”, bir “kız çocuğu” olarak değerlendirmeden, BİR İNSAN olarak bakmayı bir günde öğrenebilir mi insan?

Sorularımı artarda yazarak çoğalıyor ve kendi payımı düşünüyorum:

Mesele hiçbir zaman “ben” olmasa da iyi bir ailede, herkesi koşulsuz kabullenerek büyüdüm. Saygı duymak ve sevmek ile yoğruldu hamurum. Hepimiz aynı renkte olsaydık, aynı notada çalsaydık çok da sıkıcı olurdu diye düşünüyorum. Bu benim meziyetim olmadı; bu yolu kendi kendine bulanlar da var, bulduğu yolu kaybedenler de…

Bir insanı, sırf karşıt görüşü savunuyor diye ötekileştiren, dinlemeden konuşmaya çalışan kimseyi çevremde bulundurmuyorum.

Müdahale edebileceğim her haksızlığa sesimi çıkarıyorum. Bir kadın olarak değil, bir insan olarak orada duramıyorum.

Profesyonel olarak ise; kadın liderliğinde dünyayı dönüştürme vizyonuyla çalışan Arya’da çalışıyorum.

”İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Mümkün müdür ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?”

Önce toprağa zincirlerle bağlı kalmış ya da kalmaya zorlanmış kadınlar yükselecek ki; toplum, bütün olarak ilerleyebilsin.

Ofisinizi düşünün, şirketinizi, komşularınızı, çalışma arkadaşlarınızı, sosyal hayatta birlikte olduğunuz herkesi, içinde olduğunuz toplumu ve bugünden itibaren zincirlerle bağlanmış, ideolojileri yüzünden dışlanmış, statü olarak arkada bırakılmış ve daha da dışlanmamak için susan herkesin sesi olun!

 


Deniz Öztürk

Üniversite yıllarında iş hayatına atılan Deniz Öztürk 17 yıl boyunca farklı sektörlerde çeşitli görevlerde yer aldı. Turizm, misafir ilişkileri, sanat yönetimi, etkinlik koordinasyonu, marka ve kurumsal iletişim alanlarında birçok farklı proje ve organizasyonda görev almasının ardından şu günlerde Türkiye’nin ilk kadın odaklı yatırım platformu olan Arya Kadın Yatırım Platformu’nda Operasyon Direktörü olarak kariyerine devam ediyor.

Kendini bütünü ileriye taşımak için bir aracı ve kolaylaştırıcı olarak tanımlayan Deniz; yer aldığı her organizasyonda birlikte yaratılan değerin gücüne inanıyor. Bununla birlikte bütünün iyiliğini düşünerek yapılan her işin daha hızlı akacağı ve daha yüksek bir yere gideceği bilinciyle hareket ediyor.
İçinde yaratıcılık barındıran her şeye hayran olan ve hayatın her noktasında yaratıcılığın yaşamsal bir önem taşıdığına inanan Deniz; doğru soruları sormayı bilen iyi bir dinleyici, iyi bir hikaye anlatıcısı ve bilim – kurgu sinema ve edebiyatı meraklısıdır.

Scroll to Top